Zirvede konuşan Türk Yapısal Çelik Derneği Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Consera Kurucusu Melih Şimşek, “Sismik açıdan oldukça aktif olan ülkemizde nüfusun yüzde 60’a yakını faal deprem alanları üzerinde yaşıyor. Deprem coğrafyasında yaşadığımıza göre hızlı ve güvenli yapım metotları geliştirmek zorundayız. Çelik yapı endüstrisini kurarak deprem dirençli yapılara kavuşabiliriz. Böylece hem can hem de mal kaybının önüne geçmiş oluruz” dedi.
Türk Yapısal Çelik Derneği tarafından düzenlenen Deprem Dirençli Yapılaşma Zirvesi, 30 Eylül’de OSTİM Teknik Üniversitesi’nde gerçekleştirildi. “İnsanların ölmemesi için çelik” temasıyla düzenlenen ve alanında uzman isimlerin katılımıyla gerçekleştirilen zirvede; çelik yapıların sağladığı fakat yeterince bilinmeyen avantajlar paylaşıldı.
Sürdürülebilir, doğa dostu ve deprem güvenli bir çözüm
Consera Kurucusu ve Türk Yapısal Çelik Derneği Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Melih Şimşek, “Deprem ve Modüler Çelik Yapılar” başlıklı konuşmasında ülkemiz nüfusunun yüzde 60’a yakınının faal deprem alanları üzerinde yerleştiğini hatırlatarak, “Depreme karşı en dayanıklı yapı yöntemlerinden birinin çelik olduğu dünyada kanıtlanmış bir gerçek. Çelik yapılar, endüstriyel ortamlarda üretildikleri için daha güvenli. Ayrıca, geleneksel inşaata göre 78 kat daha hafif olduklarından deprem yükünü bu oranda daha az alırlar. Geleneksel yapılara oranla en az iki kat daha hızlı üretilen bu tipteki yapılar, geri dönüşüm özellikleri sebebiyle de doğa dostudurlar. Sürdürülebilir bir anlayışla inşa edilen çelik yapılar, kazanılan alanlardan dolayı daha ekonomik bir çözüm sunmaktadır” dedi.
Güçlü bir modüler inşaat endüstrisine sahip olabiliriz
Depremlerde yıkılmayacak yapıların inşa edilmesinin can ve mal kayıplarını önlemesinin yanında büyük ekonomik kayıpların da önüne geçeceğinin altını çizen Şimşek, “Bir senede 300 bin konut üretebilmek için 2 milyon ton yapısal çelik gerekiyor. Ülkemizin kapasitesi ise 50 milyon ton. Bu üretim için 72 bin adet insan gücüne ihtiyaç var. 2023 verilerine baktığımızda resmi rakamlara göre 3,5 milyon iş arayan bulunmakta. Bu üretim için ise 6 adet TOGG Fabrikası kapalı alanına denk gelen bir fabrika kurmalıyız. Kısacası, tüm bu şartları yerine getirebilirsek üç yılda 1 milyon modüler konut üretebileceğimizi söyleyebilirim. Geleneksel inşaat yöntemlerini terk edip bu endüstriyi kurduğumuzda; depreme karşı dirençli, hızlı, ekonomik ve sürdürülebilir bir yapım yöntemine sahip olacağız. Yapıların üretiminde ve kullanımında enerji tüketimi azalırken, karbon salınımımız da düşecek. İstihdamda ciddi bir artış sağlamanın yanında, ihraç edilebilir yepyeni bir endüstri kurmuş olacağız. Ülkemiz, güçlü bir modüler inşaat endüstrisine sahip olabilir” şeklinde sözlerini sürdürdü.